Yeni İlmi Kelam Dönemi: Materyalizm ve Pozitivizme Karşı İslami Direniş


19. yüzyıl, İslam dünyası için büyük bir dönüşüm ve mücadele çağıydı. Batı'dan yayılan materyalist, pozitivist ve determinist düşünce akımları, Müslüman bilginleri derinden etkiledi. Bu dönemde, İslam inancını korumak ve Batı'nın felsefi akımlarına karşı koymak amacıyla yeni bir ilmi kelam hareketi doğdu. Bu hareket, İslam'ın inanç esaslarını savunmak ve modern düşünce akımlarına karşı teolojik bir direniş oluşturmak amacıyla şekillendi.



Bu dönemin önemli temsilcileri arasında Muhammed Abduh, Seyyid Ahmed Han, Abdüllatif Harputi ve İzmirli İsmail Hakkı gibi isimler yer alır. Bu bilginler, pozitivizm ve materyalizm gibi akımları reddederek, İslam'ın inanç esaslarını akli ve nakli delillerle ispatlamaya çalıştılar. Özellikle Gazali'nin "Mantık bilmeyenin ilmine itibar edilmez" sözü, bu dönemde yeniden gündeme geldi ve mantığın kelam ilmindeki önemi vurgulandı.



Gazali, "Tehafütü'l-Felasife" (Filozofların Tutarsızlığı) adlı eserinde, İslam filozofları Farabi ve İbn Sina'yı eleştirmişti. Gazali, bu eserinde filozofların 20 meselede hata yaptığını, hatta üç meselede küfre düştüklerini iddia etmişti. Bu meseleler arasında alemin kıdemi, haşrin cismani olmayıp ruhani olacağı ve Allah'ın cüzîyatı bilmediği gibi konular yer alıyordu. Gazali'nin bu eleştirileri, İslam düşüncesinde felsefe ile kelam arasındaki gerilimi ortaya koyar.



Kelam ilmi, bilgi ve akıl konusunu derinlemesine ele alır. Nakli bilgi, Kur'an ve sünnet gibi kaynaklardan elde edilen bilgilerdir. Mütevatir bilgi, yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan topluluklar tarafından aktarılan bilgilerdir. Zorunlu bilgi ise herhangi bir çaba sarf etmeksizin elde edilen bilgidir. İktisabi bilgi, çaba gösterilerek kazanılan bilgidir. Burhani delil ise kesinlik ifade eden delillerdir.



Deliller, kati ve zanni olarak ikiye ayrılır. Kati deliller, kesinlik ifade eden ve yoruma açık olmayan delillerdir. Kur'an ayetleri ve mütevatir hadisler bu kapsamdadır. Zanni deliller ise kesinlik ifade etmeyen ve yoruma açık olan delillerdir. Ahad hadisler, zanni delillere örnek olarak gösterilebilir.



Akli deliller, yakîniyyât (kesin bilgiler) ve zanniyyat (şüpheli bilgiler) olarak ikiye ayrılır. Yakîniyyât, bedihiyyat (açık bilgiler), fıtrî bilgiler, müşahedeler (gözlemler), tecrübeler ve sezgiler gibi çeşitlere ayrılır. Zanniyyat ise meşhurat (yaygın bilgiler), makbul (kabul edilen bilgiler) ve müsellemat (tartışmalarda kullanılan bilgiler) gibi kategorilere ayrılır.



İman, kalbin tasdiki ve dilin ikrarı olarak tanımlanır. Ehl-i Sünnet âlimleri, imanın kalbin tasdiki olduğunu savunurken, Mürcie ve Kerramiye gibi mezhepler, imanın dilin ikrarı olduğunu savunur. İmanın artıp eksilmesi konusunda Eşari ve Mutezile, imanın artıp eksilebileceğini savunurken, Ebu Hanife ve Maturidi, imanın ne artıp ne eksildiğini savunur.


Küfür ise cehli küfür (cahillikten kaynaklanan küfür), inadi küfür (inat ve inkârdan kaynaklanan küfür) ve hükmi küfür (İslam'dan hükmen çıkma) olarak üçe ayrılır. Şirk ise Allah'a ortak koşma anlamına gelir ve şirk-i istiklal (iki ilah kabul etme), şirk-i teb'iz (ilahlığı taksim etme) ve şirk-i esbab (sebepleri ilahlaştırma) gibi çeşitlere ayrılır.



Yeni İlmi Kelam dönemi, İslam düşüncesinin modern dünyaya karşı verdiği entelektüel bir mücadeleydi. Bu dönemde, İslam'ın inanç esasları akli ve nakli delillerle savunuldu ve Batı'nın felsefi akımlarına karşı teolojik bir direniş oluşturuldu. Gazali'nin eleştirileri, kelam ilminin felsefe ile olan gerilimini ortaya koyarken, iman ve küfür gibi temel kavramlar, İslam düşüncesinin merkezinde yer almaya devam etti.


Bu dönem, sadece geçmişte kalan bir mücadele değil, aynı zamanda günümüzde de İslam düşüncesinin modern dünyaya nasıl cevap verebileceği konusunda bize yol gösteren bir mirastır.

Yorumlar