Teolojik felsefe de önemli kavramlar

 




Dini dışlayıcılık, doğru inançların kaynağı, hatta kurtuluşun nerede ve nasıl gerçekleşeceği sorularının cevabını tek bir din olarak verir. Bir dinin inançlarını doğru kabul etmek, diğer dinlere ait olup hak dinin öğretileriyle çelişen inançları da yanlış saymak ve kurtuluşun tek bir din ile gerçekleştiğini benimsemek anlamına gelir. Dışlayıcı yaklaşımda, kimlerin kurtuluşa ereceği ve kurtuluşun nasıl ve hangi ölçüte göre olacağı sorusuna verilen cevapta da tek bir din esas alınır. Buna göre ancak hak dinin müntesipleri kurtuluşa erecektir, diğerleri ise kurtuluşa eremezler. Hatta Kur'an-ı Kerim'de "Bugün dininizi kemale erdirdim size, nimetimi tamamladım size, din olarak İslam'ı beğendim" örneği burada verilebilir ya da "Doğrusu Allah katında din İslam'dır" ayeti yine buraya örnek olarak verilebilir. 


Dini kapsayıcılık ise belli bir dinin öğretilerinin nihai olarak asıl olduğu ve nihai kurtuluşun da o dinin öğretileri çerçevesinde gerçekleştiğini kabul ederler. Yani bir yandan da Tanrı'nın lütfunun her şeyi kuşatmış olduğunu söylerler, diğer yandan da Tanrı'nın lütfunun her şeyi kuşatmış olduğundan bahseder ve Tanrı'nın kendisini çeşitli yollarda, farklı dinlerde de vahy edebileceği ve diğer dinler aracılığıyla da Tanrı'nın kurtuluş bahş edeceği kabul etmektedirler. 


Yani şöyle ifade edebiliriz. Dini dışlayıcılık, tek bir din esas alınırken diğerleri dışlanır. Kurtuluş tek bir dinle mümkündür. Ancak kapsayıcılıkta  diğer dinler aracılığıyla da kurtuluş gerçekleşebilir ama yine de asıl olan tek bir dinden geçmektir denilebilir. Ayette "Eğer Rabbin dileseydi insanlığı tek bir ümmet yapardı fakat onlar bölünmüş olmaya devam ederler" veya "İnsanlar tek bir ümmet idi sonra farklılaşmaya başladılar ancak Rabbinin önceden vermiş olduğu bir karar olmasaydı onların aralarında ayrılığa düştükleri mevzuda hüküm verilmiş olurdu" şeklindeki ayetler buraya örnek olarak verilebilir.


Dini çoğulculukta ise kurtuluşu ağacın dallarına benzetirler.  Yani bütün dinlerin kurtuluşa erdirebileceği düşüncesine inanırlar. John Hick'i görüşleriyle örtüşür bu anlayış.

Din ve ahlak ilişkisine bakıldığında Bartley'nin bu konuyu beş başlık altında ele aldığını söyleyelim.

 Özdeşlik İlkesi: Bu ilkede din ahlaktır ya da ahlak dindir, yani din ve ahlak karşılıklı olarak birbirinden türetilebilir denir.


 uyumluluk ilkesinde  burada da ahlak dinden türetilir ya da din ahlaktan türetilir şeklinde bir algı var. Yani din ve ahlak birbirleriyle uyumlu ama aralarında özdeşliğin söz konusu olmadığını belirtebiliriz. 


Bağımsızlık ilkesini ele aldığımızda ise, din ve ahlak birbirinden bağımsızdır ama aynı zamanda birbirleriyle uyum içindedir. Ancak birbirinden türetilemez.


 Bir diğeri kısmi uyumsuzluk. Kısmi uyumsuzlukta da din ve ahlak arasında bütünüyle değil, belli bir derecede yani kısmi bir uyumsuzluk, çatışma olduğu söylenir.


 Bir diğeri ise dışlayıcılık ilkesidir ki burada zaten din ve ahlak arasında uyum söz konusu değildir denir.



 Bir diğer konu ise din ve bilim.  din ve bilimde de bu isim önemlidir. din ve bilim arasındaki ilişkiyi dört kategoride incelemiştir kendisi. çatışma, ayrışma, diyalog ve entegrasyon şeklindedir. Çatışma kavramına baktığımızda, yani adı üstünde, din ve bilim arasında sürekli olarak bir çatışmanın varlığından bahseder. Biri haklıysa diğeri haksızdır. 


Ayrışma dediğimiz kavramda din ve bilim arasında bir ayrışmanın varlığından bahseder. Burada çatışma ve rekabet kesinlikle yok, çatışmada olduğu gibi. Ama din ve bilim arasında baktığımızda, alanları, yöntemleri, amaçları itibariyle birbirinden tamamen farklı olduğunu görmekteyiz. Diyalog kavramında ise din ve bilim arasında zıtlıklar olabilir ama bununla birlikte benzerliklerin bulunduğundan bahsederse diyalog oluşmuş olur. Entegrasyonda ise, din ve bilim arasında açıkça bir uyumdan bahsedilir. Yani din ve bilimi sistematik olarak bir araya getirmeye çalışan bir kavramdır. 


Bazı eserler var. İlk dönem İslam ahlakı eserlerinde Abdullah bin Mübarek, Ahmed bin Hanbel, Buhari ve Haris el-Muhasibi eserleri önemlidir. 


Ödev ahlakı temsilcisininde Kant olduğunu söyleyebiliriz. Yani evrensel bir ahlak yasasının varlığından bahsedilmekte ve burada aslında "ödev" dediğimiz şey, karşılık beklemeden yapılan insani bir sorumluluğu ifade etmektedir. 


Bir diğeri, "hedonizm" dediğimiz hazcılık. Temsilcisini ise Aristo olarak ifade edebiliriz. Yani "haz veren her şey iyidir, vermeyen kötüdür" şeklinde ele alınan bir kavramdır. Bir diğeri ise pragmatizm olarak ele alınmakta, yani faydacılık denilir. Burada Mill veya Bentham'ı ele alabiliriz. Yani "eylemlerimizin sonucu eğer fayda sağlıyorsa iyidir, ama fayda sağlamıyorsa kötüdür" şeklinde ifade edebiliriz. 


Bazı temel erdemlere bakıldığında ise Hikmet, iffet, adalet, cesaret. Hikmetin aşırısı kurnazlık, azlığı ahmaklık; iffette aşırısı günahkarlık, azlığı şehvet azlığı; adalette aşırısı saldırganlık, azlığı korkaklık terimleriyle karşılaşılır.


Yorumlar