MECUSİLİK VE KURUCUSU ZERDÜŞT
Zerdüşt: GATA Metninin Kurucusu
Zerdüşt, üzerinde tartışmaların olduğu ancak etkisi kesin olan bir figürdür. İran'ın eski dinlerinden biri olan Zerdüştiliğin kurucusu olarak bilinir. Aslında "Zerdüşt" ismi, kendisine atfen verilmiş bir ad olarak karşımıza çıkar. Zerdüşt'e atfedilen GATA metninde, aslında aşav olarak da bahsedilmekte ve ona ayrıca Mazda tapıcı ya da Pers Diyar gelenler anlamında parsi olarak da isimlendirildi.
Zerdüşt'ün öğretileri ve kurduğu din, tarihte önemli bir etki bırakmıştır. Onun fikirleri, İran toplumunda ve daha sonraları da Pers İmparatorluğu'nda yayılmış ve etkisi altına almıştır. Zerdüşt'ün düşünceleri, iyilik ve kötülük arasındaki mücadele, dualizm ve özgür irade gibi temel konuları kapsamaktadır.
Zerdüştçülük, milattan önce 1000'li yıllarda ortaya çıkmış ve zaman içinde değişime uğrayarak günümüze kadar ulaşmış bir din olarak karşımıza çıkar. Bu din, kökenleri ve öğretileriyle merak uyandıran bir konu olmasının yanı sıra, Zerdüşt'ün kendisi hakkında da birçok bilgi eksikliği bulunmaktadır. Zerdüşt'ün yaşamı ve öğretileriyle ilgili net bir bilgi bulunmaması, onun yarı-mitolojik bir karaktere sahip olduğunu düşündürmektedir. Mitolojik unsurlarla çevrili olan kişiliği, Zerdüşt'ün tarihsel gerçeklikle birleştiği bir noktada buluşmaktadır.
Zerdüştçülük, iki Tanrı anlayışına sahip olmasıyla da dikkat çeker. Bu düalist yapı, iyilik ve kötülük arasındaki mücadeleyi temsil eder. Zerdüşt'ün öğretileri, bu düalist yapıdan beslenir ve insanların özgür iradeye sahip olmalarını vurgular. Bu düalizm, Zerdüşt'ün öğretilerinde merkezi bir konumda yer alır ve Zerdüştçülük'ün temelini oluşturur.
Mecusilik'in tarihsel evrimi gerçekten ilginçtir. Mecusilik, başlangıçta monoteist bir inanca sahip olup Ahura Mazda isimli tek bir tanrıya taparlardı. Ancak zamanla İran dönemine gelindiğinde, Mecusi inancı düalist bir özellik kazandı. Bu düalist anlayışta, iyiliği temsil eden Ahura Mazda ve kötülüğü temsil eden Angra Mainyu (ya da Ahriman) adlı iki Tanrı bulunmaktadır.
Bu evrim, Mecusi inancının zenginliğini ve karmaşıklığını göstermektedir. Hem monoteist hem de düalist özelliklere sahip olması, Mecusilik'in tarihsel ve dini birikimlerini yansıtmaktadır. Tarihsel olarak, Mecusilik'in evrimi bu dini inancın karmaşıklığını ve derinliğini anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Mecusilik'in kutsal metinleri arasında Avesta ve Zent, temel öneme sahip metinlerdir. Avesta, Zerdüşt'ün düşüncelerini ortaya koyduğu asıl kutsal metin olarak kabul edilir. Bu metin, Mecusi inancının öğretilerini içerir ve Mecusi topluluklar tarafından kutsal bir kitap olarak kabul edilir.
Zent ise Avesta'nın yorumlanmasına yönelik bir kutsal metindir. Bu metin, Avesta'nın anlaşılmasına yardımcı olmak amacıyla yazılmış yorumlu bir eserdir. Mecusiler için Avesta ve Zent, dini öğretilerin temel kaynağıdır ve inançlarını şekillendirmektedir. Bu kutsal metinler, Mecusilik'in dini ve tarihsel kimliğinin anlaşılmasına büyük katkı sağlamaktadır.
Ayrıca, Mecusi inancı ve kutsal metinleri hakkında Kur'an-ı Kerim'de de bahsedilmiştir. Bu, Mecusilik'in tarihsel ve dini önemini vurgulamaktadır. Mecusi inancının, farklı dini inançlarla olan ilişkisi ve etkileşimi de bu noktada önemli bir konudur. Bu bilgiler, Mecusilik'in zengin ve karmaşık dini yapısını anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Avesta'nın tarihsel gelişimi ise gerçekten de dikkat çekicidir. Zerdüşt'ün, Melek Behmen tarafından getirilen ilahi emirlerden oluşan bir kitap olarak gördüğü Avesta, Mecusi inancının temel kaynağıdır. Başlangıçta sözlü olarak nakledildiği bilinen Avesta, zamanla yazıya geçirilmiş ve metinleştirilmiştir. Ancak elde bulunan Avesta metinlerinin tamamının yok edilmeye çalışıldığı da bilinmektedir.
Özellikle Büyük İskender döneminde Avesta metinlerinin yok edilmeye çalışılması, günümüze sadece çok az bir kısmının ulaşmasına neden olmuştur. Bu durum, Avesta'nın tam metin yapısının büyük oranda kaybolmasına sebep olmuştur. Ancak, genel kabule göre, Avesta edebiyatının tedvin ve metinleşme sürecinin Sasanilerin son döneminde, yani İran döneminde gerçekleştiği düşünülmektedir.
Bu bilgiler, Mecusi inancının kutsal metinleri ve Avesta'nın tarihsel önemini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Avesta'nın mevcut durumu, onun tarihsel evrimi ve Mecusilik'in dini kimliği hakkında önemli bir içgörü sunmaktadır.
Avesta'nın beş ana bölümünden bahsedebiliriz. Bu bölümler, Mecusi inancının kutsal metinlerinin temel yapı taşlarıdır. Bu beş ana bölüm şunlardır:
Yasna
Visperad
Vendidad
Yashts
Horde avesta
Bu bölümler, Avesta'nın farklı düşünsel ve dini içerikleri kapsayan farklı bölümlerini temsil etmektedir. Her bir bölümün kendine özgü önemi ve ritüelleri bulunmaktadır. Zerdüşt'ün öğretilerini içeren bu bölümler, Mecusilik inancının temel öğretilerini ve uygulamalarını belirlemektedir.
Bu bilgiler, Mecusilik'in kutsal metinlerinin yapısını ve içeriğini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Avesta'nın bu beş ana bölümü, Mecusi inancının derinliği ve çeşitliliği hakkında bize önemli bilgiler sunmaktadır.
Mecusilik'in tarihinde, Tanrı düşüncesi zamanla değişmiş ve dönüşüme uğramıştır. Zerdüşt'ün Gata metinleri olarak bilinen metinlerinde, Tanrı düşüncesi temel olarak Ahura Mazda'nın varlığını ve onun iyiliğini vurgular. Ancak, Avesta külliyatı ve Sasani dini edebiyatında bu Tanrı düşüncesi üzerinde değişim ve dönüşüm olduğu görülmektedir.
Zerdüşt'ün hayatı ve inancı gerçekten de çok ilginçtir. Zerdüşt, Mecusi inancının temellerini atarken, döneminin dini anlayışını kökten reddetmiş ve tek Tanrı inancını vurgulamıştır. Zerdüşt'ün inancında, Ahura Mazda, yani "hikmetin Yüce Efendisi" olarak adlandırdığı varlık, her şeyin yaratıcısı ve şekil vericisi olarak görülmektedir.
Ahura Mazda'nın, iyi-kötü, güzel-çirkin, karanlık-aydınlık gibi zıtlıkların tamamının yaratıcısı olarak kabul edilmesi, tek Tanrı inancının Mecusilik içindeki temelini oluşturur. Bu inanç, Mecusi inancını diğer dönemin inanç sistemlerinden ayıran temel özelliklerden biridir.
Bu bilgiler, Zerdüşt'ün öğretilerinin temelini oluşturan tek Tanrı inancını anlamamıza yardımcı olmaktadır. Ahura Mazda'nın tek Tanrı olarak kabul edilmesi, Mecusi inancının özünde yatan felsefî ve dini prensipler hakkında önemli bir içgörü sunmaktadır.
Mecusi inancında temel bir konu olan düalizm (ikiliğin varlığı) konusu oldukça ilginçtir. Ahura Mazda'nın yaratıcılığını ve varlığının temelini oluşturduğunu düşünürken, aynı zamanda ikiz ruh kavramı ve düalist bir bakış açısı da ortaya çıkmaktadır.
İkiz ruh kavramı, hayatın ve ölümün bir araya gelmesiyle meydana geleceğini ifade etmektedir. Bu kavram, aslında bir tür ikilik ve dengenin kabul edilmesini göstermektedir. Ardından, Sasani dönemiyle birlikte Mecusi inancında düalist bir bakış açısına yönelinmiş ve Ahura Mazda ile Angra Mainyu (veya Ahriman) ikiliği kabul edilmiştir.
Düalizm, Mecusi inancının temel doktrinlerinden biri olarak kabul edilir. Bu düalist bakış açısında, Ahura Mazda iyiliği, ışığı ve düzeni temsil ederken, Angra Mainyu kötülüğü, karanlığı ve kaosu temsil eder. Bu ikiliğin kabul edilmesi, Mecusi inancının karşıtlıkları barındıran ve denge arayışında olan temel bir felsefî yapısını göstermektedir.
Bu bilgiler, Mecusi inancının karmaşıklığı ve farklı dönemlerdeki evrimine dair bize önemli içgörüler sunmaktadır. İkiz ruh kavramının, Ahura Mazda ve Angra Mainyu ikiliğinin kabul edilmesine nasıl evrildiğini anlamak, Mecusi inancının geniş ve zengin felsefî yapısını anlamamızı sağlamaktadır.
Mecusilik'te "saosyant" veya kurtarıcı figürü de oldukça önemlidir. Mecusi düşüncesinde, gelecekte bir kurtarıcının kötülüğü ortadan kaldıracağına inanılır. Avesta edebiyatında kurtarıcının bir gölden doğması konusuna da değinilir. Zamanı geldiğinde, Zerdüşt'ün soyundan gelen üç oğlunun dünyayı ıslah etmek için bu gölden doğacaklarına inanılır.
Buna göre, Zerdüşt'ün soyundan bir bakire, suya girecek, yıkanacak ve suyu içtikten sonra hamile kalacak ve bu şekilde bir kurtarıcı doğacaktır. Bu kurtarıcı, yeryüzünü tamamen ıslah edecek ve dünyayı Ahura Mazda'nın yarattığı ilk hale döndürecek şeklinde bir inanışa sahiptirler.
Bu inanış, Mecusilik'te gelecekte gerçekleşecek bir kurtuluş ve dünyanın yeniden düzenlenmesiyle ilgili umut dolu bir beklentiyi ifade eder. Kurtarıcının geleceğine olan inanç, Mecusi inancının temel dinamiklerinden biridir ve Mecusi geleneğin inançsal ve kültürel yapısında önemli bir yer tutar.
Mecusilik'te ateş kültü oldukça önemlidir. Ahura Mazda'nın ateşi, O'nun oğlu olarak anlatılır ve mabedin merkezinde bulunan ve herhangi dini bir ayinde mutlak anlamda Asli bir konumda varlığını koruyan bir ateştir. Ateş, Ahura Mazda'dan bahsedildiğinde onun sembolü olarak görülür ve insanların O'na ulaşma ve iletişim kurma yolu olarak da kabul edilir.
Mabedin merkezinde bulunan ateşin sürekli canlı tutulması, beslenmesi ve yakılması, Mecusi inancında önemli bir görevdir. Bu uygulama, ateşin kutsallığının ve öneminin bir ifadesidir. Ateşin bu şekilde korunması, Ahura Mazda'ya olan saygının, minnettarlığın ve bağlılığın bir göstergesi olarak kabul edilir.
Bu inanç ve uygulamalar, Mecusi inancının temel ritüellerinden birini oluşturur ve Mecusi toplumunun dini yaşamının merkezinde yer alır. Ateşin kutsallığı ve sembolizmi, Mecusi inancının derinliklerine işlenmiş önemli bir unsurdur.
Mecusi geleneğinde ateşin yakılması, beslenmesi ve sürekli canlı tutulması, “mobet” teki temel görevlilerin başında gelir. "Mabet"te, yani Mecusi tapınağında görevli olanlara "Mobet" adı verilir. Işık cinsinden olan her şey, Ahura Mazda'nın tecellisi olarak görülür ve Mecusi inancına göre kişiler ateşperest olarak adlandırılır. Modern dönem Mecusileri, ateşi devamlı yanması bağlamında koruyan kişiler olarak adlandırırlar.
Ateşin kutsallığı ve temizliği Mecusi inancında çok önemlidir. Ateş, onları koruyan önemli bir varlık olarak görülür ancak ona tapma anlamına gelmez. Mecusiler, ateşi kirletmemeye özen gösterirler. Örneğin, ateşe odun atan kişi, odunları temiz bir şekilde atmalı ve ateşe yaklaşırken ağızlarına maske takmalıdır, çünkü Mecusi inancına göre dahi nefesin ateşi kirletmemesi gerekmektedir.
Bu ritüeller ve kuralar, Mecusi inancının kutsal olanı koruma ve temiz tutma anlayışının birer ifadesidir. Ateşin kutsallığına verilen önem, Mecusi toplumunda derin bir etki yaratmıştır ve inançlarının günlük yaşamlarına da yansımasına sebep olmuştur.
Mecusilik'te ahiret inancı, Mecusi ahlak ilkeleri bağlamında bir hayat süren kişinin öte dünyada "Cinvat”adı verilen bir köprüden geçeceğine inanılır. Bu köprü, "Cinvat” Köprüsü" olarak bilinir ve hesaptan sonra cennete gideceğine inanılan bir yerdir. Bu, sırat köprüsünden bahsedilmesiyle benzerlik göstermektedir. Dünyanın sona erdiği ve insanların yeniden yargılanmak üzere toplandığı bir zaman geldiğinde, erimiş metal nehrinden geçirildiklerine inanılır. Bu süreci iyi insanların ılık bir süt nehrinden geçerken kötülerin günahlarının cezasını çekerek acı çekerek ödedikleri ve sonunda cennete ulaştığına inanırlar.
Bu inançlar, Mecusi toplumunun ahlaki bir hayat sürmeye teşvik eden ve öte dünya için hazırlıklı olmalarını sağlayan önemli bir unsurdur. Ahiret inancı, Mecusi inancında ahlaki sorumlulukların gerekliliğini vurgular ve bireylerin yaşamlarını bu doğrultuda şekillendirmelerine katkıda bulunur.
Mecusiliğin ahlak baktığımızda Avesta edebiyatında "Vendidad" olarak bilinen yasa kitabı, Mecusi inancının düalist hayat tasavvurunu yansıtır. Mecusi inancına göre, insanlar kötü varlıklardan kaçınmak için Emir ve yasaklara uyarak yaşamalı ve bu kurallara uygun bir hayat sürmelidirler. Zerdüşt, kendi taraftarlarını doğru ve hakikatin takipçisi anlamında "Ahuran" (iyi) olarak tanımlarken, kötüye ve yalana başvuran ya da bulaşan kişileri ise "Drauga" (kötü) olarak tasvir etmektedir.
Mecusi ahlakının temel formülü, iyi düşünce, iyi söz ve iyi davranıştan oluşan üç ahlaki ilkeyi benimsemektir. Buna göre, Mecusi inancına göre iyi düşünce, iyi söz ve iyi davranış, yaşamın temel prensiplerini oluşturur. Aksine, kötü düşünce, kötü söz ve kötü davranış ise düalist karakterin tamamlandığını ve iyi ile kötünün karşıtlığını temsil eder.
Bu ahlaki ilkelere uygun bir yaşam sürmek, Mecusi inancında büyük bir öneme sahiptir ve Mecusilerin hayatlarında rehberlik eder. İyi ve kötünün bu şekilde karşı karşıya olduğu düalist bir dünya görüşü, Mecusi inancının temel taşlarından birini oluşturur.
Mecusi din törenlerinde çeşitli ritüeller ve ayinler gerçekleştirilir. Mecusi din adamlığı genellikle babadan oğula geçen bir durumdur ve bu şekilde varlığını devam ettirir. Din adamları, Mabet'te görev yaparlar ve insanın Ahura Mazda'ya olan bağlılığını ve onun karşıtı olan Agra Mainyu'ya karşı savaşmanın ilk adımı olarak kabul edilen dini törenleri yönetirler.
"Sudreh puşi” adı verilen ifadeyle, din törenlerinde dinin içine giriş ve bağlılık ifadesi anlamına gelen bir aşama gerçekleştirilir. Ayrıca "Kusti" ayini de önemlidir. Bu ayin, ergenliğe adım atan kız ve erkek çocukların cemaate dahil olması bağlamında gerçekleştirilir ve genellikle Mabet tarafından gerçekleştirilir.
Bu törenler ve ayinler, Mecusi inancının temel ritüelleri olup, Mabet'te görevli din adamları tarafından yürütülürler. Mecusi toplumunda bu tür törenler, inancın ve topluluğun birbirine bağlılığını ifade etmek adına büyük önem taşır.
Mecusi inancına göre, tek eşlilik hakimdir ve cemaat dışı evlilikler yasaktır. Ateş kültü önemlidir ancak ateşle birlikte toprak, hava ve su da önemlidir. Bu unsurların, özellikle ateşin, kirli şeylerle temas etmemesi gerektiği kabul edilir. Bu nedenle, Mecusiler, "Dahme" denilen Sessizlik Kulelerinde cesetlerini yırtıcı kuşlara sunarlar. Cesetler, yüksek tepelerin başında, dairevi bir duvarla çevrili, kayalardan oluşturulmuş bir alanda bulunur. Yırtıcı kuşlar cesetleri yedikten sonra kalan kemikler, yine "Dahme" denilen kayadan oyulmuş ya da demirden yapılmış kapalı bir çukura konur.
Bu uygulama, Mecusi inancında cenaze törenlerinin bir parçası olarak kabul edilir. Bu uygulama Mecusi inancında ölüm sonrası ritüellerin ve bedenin dönüşümünün bir parçası olarak görülür.
Mecusi inancında ibadet ve bayramlar, göğün yaratılması anısına, yeryüzünün var edilmesi, suyun yaratılması, bitkilerin, hayvanların ve insanlığın yaratılması gibi önemli anıları kutlamak için düzenlenir. Aynı zamanda Sasani döneminde 7. bayram olarak kutlanan Nevruz Bayramı da Mecusi inancında önemli bir yer tutar. Bu bayram, ateşin yaratılması ile ilişkilendirilir.
Günümüzde Mecusiler, bu ve benzeri bayramları kutlamaya devam etmektedirler. Bu kutlamalar, Mecusi inancının önemli bir parçası olup, inançlarının ve kültürlerinin devamını sağlayan önemli ritüellerdir.
Mecusilerin tarihsel olarak İran'da daha yoğun bir şekilde bulunduğunu ve etkili olduklarını biliyoruz. Ayrıca Afganistan ve Mezopotamya'da da Mecusi topluluklarına rastlanmaktadır. Ancak günümüzde, Mecusi inancının yoğun olarak Hindistan ve İran da yaşayan topluluklar arasında daha yaygın olduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca Kuzey Amerika'da da bazı Mecusi toplulukları bulunmaktadır. Bu coğrafyalarda Mecusi inancı ve kültürünün hala varlığını sürdürdüğünü ve yaygın olarak etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Mecusiliğin sembolü olarak bilinen "faravahar," bu eski inancın önemli bir sembolüdür. Genellikle "Zerdüştlük" inancıyla ilişkilendirilen faravahar sembolü, antik İran kültürüyle sıkı bağlantılıdır. Bu sembol, Mecusi inancının yaşayan bir sembolü olarak kabul edilir ve derin anlamlar içerir.
Faravahar sembolü, genellikle bir insan figürünün büyük bir kanat ile çevrelenmiş halini tasvir eder. İnsan figürü, ruhun doğru yolu bulması, iyiliği seçmesi ve doğruya ilişkin kararlar alması gerektiği temsili olarak algılanır. Kanatlar, özgürlük ve ruhaniyeti simgelerken, insan figürü ise insanın özgür iradesini ve ruhsal gelişimini temsil eder. Sembole genellikle bir alev de eşlik eder ki bu ise hakikati arayışı ve bilgiye olan açıklığı simgeler.
Faravahar sembolü, Mecusi inancının derin tarihî ve kültürel bağlantılarını yansıtır ve Mecusi inancının önemli bir sembolüdür. Günümüzde hala Mecusiliğin sembolü olarak kabul edilir ve Mecusi topluluklarının geleneksel benliklerini yansıtan bir sembol olarak yaşatılmaya devam eder.
Yorumlar
Yorum Gönder